Yazın bu bunaltıcı sıcaklarında hepimiz bir yerlere kaçıyoruz. Çoğumuz tatile çıktık veya çıkamayanlarımız İstanbul çevresindeki özel işletmeli Plajları seçti ( okuyucularımın çok elit bir kesim olduğunu var sayıyorum :)) şaka tabi ironi!
Başlıkta " Beach " yazdım bizim dilimize Plaj olarak girmiş gerçi tam Türkçesi Kumsal olması lazım diye düşünüyorum. Her neyse, sevgili "sons of the beach"ler yani bu küfür değil yanlış anlamayın plajın çocukları demek istedim :) başlıkta Bodrum ve Çeşme yazdım ilgi çeksin diye ama aslında Türkiye deki Bütün Beach ler konumuz. Bu Mekanların büyük bölümü aşırı sosyetik, lan bizim Gazi Osman Paşadaki arkadaş orada bir bikini almış eminin yarı maaşını vermiş birde kendisinden biraz daha fazla maaş alan bir çocuk bulmuş kendini Çeşme Beachlerine atmış çocuğa kredi kartlarının desteği ile maaşlarının 3 katı para harcatmış oha dedim yani hatta inanmadım ilk başta lan dedim olur mu böyle fişini göster. Fiş vermemişler Maliyeye duyurulur :) okadar para kazan vergiden kaç :) şaka bir yana bu ne israf bir beach girşi istanbul da dahil 40-50 arası bazıları insaflı yanında 1 içecek veriyor ama öyle normal giriş yaptımı en kuytu köşeler sizin adamlar rezervasyon açıyorlar nasıl bir iş lan bu giriş parası ver boğaz manzarası için extra para ver oldu gözlerim doldu bunların yasal olarak bir denetime ihtiyacı yok mu zaten Deniz kıyıları halkın değil mi? Bu adamlar nasıl bir kapı koyup bu kıyıları işgal edebiliyorlar anlamıyorum.. Bari fiyatlarda biraz makul olun!
Otopark vale ücretleri için 20 TL nin yüzüne bakan yok . Plaja geldiniz sizi karşılayan garsonun cebine 100 TL sıkıştırmadan minder -şezlong yada masa bulmanız dahi imkansız. (Bu arada bu blog tarihini dikkate alın okuduğunuz tarihe göre) Bunun nedeni güvencesiz ve çok kısa süre çalışan elemanların bu vurgundan bende payımı alayım kaygısı çünkü ne sigortalı ne izin ne çalışma saati yok.
Ayrıca Plaja gelenlerde bir alem kimse kimsenin yüzüne bakmıyor gülümsemiyor yanına yattığınız kişi selam vermiyor herkes bir havalarda Avrupa'yı ve ABD yi özledim bu yerlere gidince ne soğuk nemrut insanlar ama plajda sanki Podyumda edası ile yürümeyi biliyorlar!
Size Hürriyet gazetesinin Kelebek ekindeki güzel bir tespiti paylaşmak istiyorum bence cuk oturmuş..
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/keyif/26951576.asp
BİR TÜRKİYE ŞİFRESİ: ÇOK RAHATTI!
Cengiz Semercioğlu gündeme getirdi. Yaz başından beri akşamüstü partileriyle gençlerin gözdesi olan Çeşme Ovacık’taki Before Sunset’te bir kavga olmuş.
Güvenlik görevlileri müşterileri dövmüş.
Nedeni belli değil.
Gerçi bunu düşünmek bile abes.
Eğer bir sorun varsa dahi güvenlik görevlisi şiddete başvurmadan olayı halletmek zorunda.
Ama bizde hiçbir zaman böyle olmuyor ne yazık ki.
Kapıdaki güvenlik kendini sadece o mekanın değil, o toprakların efendisi filan sanıyor.
Bu olayda en az dayak kadar üzücü bir şey daha var.
O da dayağa maruz kalan müşterinin şu sözleri: “Aramızda Amerika’dan gelen bir arkadaşımız vardı, hepimizden daha rahat hareket ediyor ve daha çok eğleniyordu. Belki de diğer masalar ona gıcık oldu.”
Daha rahat hareket etmek ve daha çok eğlenmek...
Ne demek bu hakikaten? Ne anlama geliyor?
Açıklayayım, bu bir Türkiye şifresi.
İster bir eve misafir olarak gidin ister bir restorana ya da bara...
Gruptan biri diğerlerine nazaran daha kendisi gibi olmaya başladıysa diğerleri kesin ona gıcık olmaya başlar.
“Şuna bak, nasıl da kah kah gülüyor, çok ucuz çok paçoz!” denir ya da “Hep böyle rahat davranıyor, biraz daha dikkat etse hareketlerine, bu kadar da olmaz ki.”
Yani kendin gibi olduğun anda böyle damgalanırsın: Çok fazla rahattı!
O yüzden siz siz olun Türkiye sınırları içinde fazla rahat davranmayın, kendiniz olmaktan imtina edin.
Başınızı öne eğin, arada etrafı kolaçan edin, bana gıcık olan var mı diye tedirgin tedirgin göz gezdirin ve merak etmeyin herkes sizin gibi olduğu için bir bakmışsınız çoktan kendiniz olmaktan çıkmışsınız...